Bölüm

25 Aralık 2013: Son dakika gelişmesi

 

Furkan Doğan adına Kayseri 3.Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan manevi tazminat davasının çok kısa süren ilk duruşmasında
“İsrail’in yargılanamayacağından bahisle” davanın reddine karar verildi.

 

MAVİ MARMARA AVUKATLARININ BASIN AÇIKLAMASI:

Hakim Mehmet Mutlu Bartan, Usul Hukukuna ilişkin işlemlerin tamamlanmamış olmasına rağmen, Evrensel Hukuk Kuralları, Yerleşik Yargıtay kararlarına aykırı olarak “İsrail’in yargılanamayacağından bahisle” davanın reddine karar vermiştir. Mahkemenin tebligat ve tercüme işlemleri gibi usul eksiklikleri dahi giderilmeden alelacele, hukuki bir garabet olan bu kararı vermesi düşündürücüdür.

Siyasi iktidar ile yaşanan gerginliğin tartışıldığı bugünlerde, 28 Şubat davasının tüm sanıkları serbest bırakılmış, yargının siyasi iktidara karşı operasyon yürüttüğü ayyuka çıkmışken, tüm bu dedikodu ortamından sonraki ilk duruşmada Mavi Marmara’nın sembol ismi Furkan Doğan’ın tazminat davasında, hem de “İsrail’in yargılanamayacağı” hükmü ile davanın reddedilmesi, başka bir operasyon ile karşı karşıya kaldığımızı düşündürmektedir.

Verilen karar sonrası, salonda oluşan tepkilere, Hakim’in “Giderken bize mi sorunuz?” şeklindeki beyanı ise daha da vahimdir. Türkiye Cumhuriyeti hukuk sistemi, mağdur olan vatandaşlarının yurt içinde ya da dışında karşılaştığı tüm haksız fillere karşı hem cezai hem de hukuki dava açma haklarını garanti altına almıştır.

Herhangi bir ülkenin, hele hele dünya zalimi İsrail’in yaptığı zulüm karşılıksız kalmamalıdır. Hiçbir mahkeme de, dünya zalimi İsrail’in “yargılanamayacağı” ön kabulü ile davalara bakmamalıdır.

Söz konusu karar temyize tabi olup, hukuka ve hakkaniyete aykırı olan kararın Yargıtay’dan bozularak döneceğine inancımız tamdır.”

Bülent Yıldırım‘ın, bu karara ve hakimin “Giderken bize mi sordunuz?” sözlerine cevabı:

“Siz kimsiniz? Demek ki siz yargı içerisinde yapılanmışsınız. Ben bir avukat olarak “Yargı bağımsızdır” sözüne inanıyorum. Bu tip savcı ve hakimlerin karşısında yargılanmaktan çekinirim.” Şeklinde karşılık verirken, siyasilere de seslenerek “Bu yargı şu an bağımsız değil, oturun bunu düzeltin. İHH’ya bağlı bir polis, savcı olamayacağı gibi cemaate bağlı polis, savcı da olamaz. Şimdi insanları gözaltına almak için harekete geçmişler.

Soruyorum: Hangi kanuna göre harekete geçiyorsunuz? Bize tehditler geliyor. Bakıyorsun, gelen tehditler hep aynı yerden. Bir iktidar değişikliği olacaksa bunun yolu yordamı sandıktır. Öyle Muhammed Mursi’ye yapılan darbe gibi olamaz!”

Telefonla ulaşarak bu karar hakkındaki duygu ve düşüncelerini sorduğum Furkan’ın babası Ahmet Doğan ise şunları söylüyordu:

“Şehidimiz oğlumuz Furkan’ın insanlık dışı bir saldırı sonucu İsrail askerleri tarafından Mavi Marmara’da şehit edilmesinden sonra, İsrail aleyhine yurt içinde ve yurt dışında ceza davaları açılmasının yanısıra -yine ceza olması anlamında- tazminat davası açılması da gündeme gelmiş ve buna paralel olarak biz de Kayseri’de Furkan’ın ailesi olarak tazminat davası açmıştık.

Bu dava, bugüne kadar ön inceleme aşamasındaydı. İlk duruşması ise 25 Aralık 2013 tarihinde Kayseri 3. Asliye Hukuk Mahkemesinde yapıldı. Dosyada bazı eksiklikler olduğu mahkeme tutanağında açıkça yazılı olduğu halde, mahkeme eksiklikleri tamamlatmak yerine doğrudan davanın reddine karar verdi.

Bu karar ile, Türk vatandaşı anne ve babanın, oğullarının uluslararası sularda saldırıya uğraması nedeniyle Türkiye’de hak arayamayacağının söylenmesi son derece üzücü ve yaralayıcıdır.

Burada önemli olan tazminatın miktarı değil, 1 liralık da olsa cezanın verilmesiydi. İsrail bile hata yaptığını kabul etmiş ve özür dilemişken, hatta tazminat ödeme görüşmesi yaparken, mahkemenin basit bir tazminat davasını reddetmesi düşündürücüdür.

Zamanlaması da anlamlıdır. Çünkü, ilk duruşmada eksikliklerin tamamlanması gerekirken birden red kararı verilmesi mevcut Türkiye gündemine paralel bir karar olmuştur.

Gerekçeli kararın tebliğ edilmesinden sonra temyiz süreci başlayacak. Yerel mahkemenin bu kararını temyiz edip Yargıtay’ın bozmasını bekliyoruz. Hayırlısı olsun diyelim.

Ama şunu da düşünmüyor değilim: Bizim yerimizde İsrail olsaydı, yani mağdur ve mahkeme İsrail’de olsaydı, İsrail mahkemelerinden nasıl bir karar çıkardı merak ediyorum.

Bazı kararlar tarihe geçer, bu karar da tarihe geçebilecek bir karardı;

ama tam tersine bir açıdan “gerçekten” tarihe geçti.

Maalesef…”

 

0 Yorum ↓

Yorum Yok

Yorum Yazın