Bölüm

Çanlar İHH için çalıyordu


“İsrail istihbaratının Mavi Marmara yolcularının
İslamcı teröristler olarak algılanması için
-bilerek ya da bilmeyerek-

elinden geleni ardına koymayacağı,
medyanın da bu amaca hizmet etmek için
elinden geleni yapacağı iyice belli olmuştu artık.”
***

Aslında, Mavi Marmara katliamının hemen ertesindeki tepkiler oldukça hakkaniyetliydi. Hemen hemen tüm gazeteler İsrail’i şiddetle kınıyor, en İsrail yanlısı bilinen yazarlar dahi baskını eleştiren sert yazılar yazıyorlardı.

Hatta bunlardan birisi beni o kadar şaşırtmıştı ki onun bu kadar değiştiğine inanamamış ve bu sözlerinden ne zaman döneceğini merak etmiştim. Fazla uzun sürmedi bu merakım. Yazar, hemen ertesi gün, önceki yazısının duygusal bir tepki olduğunu belirterek Mavi Marmara organizasyonunu sorgulayan, “Kabahat ölende mi öldürende mi?” türünden bir yazı yazdı.

Ve kısa bir süre içinde merkez medyanın rüzgârı ters yönden esmeye başladı…Olayın ilk şokuyla İsrail’i açıkça ve hatta çok sert ifadelerle kınayan kimi yazarların çoğu birkaç gün içinde “İsrail’in yaptığı vahşeti onaylayamam. Ama düşündüm de…” şeklinde girizgâhlarla çark etmeye ve objektiflik adına “ama”lı “ancak”lı cümlelerle İsrail’in tezleriyle örtüşen yazılar yazmaya koyuldular.

O süreçte öyle yazılar okudum, öyle yorumlar dinledim ki “Acaba bu insanlar başından beri İsrail’in tarafındaydılar da kamuoyunda oluşan yoğun öfkeden çekindikleri için mi kınar gibi yaptılar?” diye düşünmeden edemedim.

O kadar da değildi belki ama en azından İsrail’in İstihbarat Terör ve Enformasyon Merkezi’nin (MALAM) devreye girdiği ve yaydığı çarpıtılmış bilgiler, kasıtlı ifadelerle medyamızın bir kısmının zihnini kontrol ettiği apaçık ortaydı.

Mavi Marmara katliamının kırkı çıktıktan hemen sonra, 12 Temmuz tarihli Cumhuriyet gazetesinde konu resmi olarak İHH’nın logosuyla son derece kafa karıştırıcı bir haber yayınlandı: Almanya’daki İHH’yı Hamas’a yardım ettiği için polis basmıştı. Herhalde vakfın Almanya’da bir şubesi var ve orada Gazze için para topladıklarından üzerlerine gidiyorlar, diye düşündüm.

Vakfı arayarak bu haberin aslını sorunca ise şu yanıtı aldım: “Almanya’daki kuruluşun bizimle bir ilgisi yok. Ayrıca, 2009 yılı başında internet sitemizde, 2010 yılı başında da Milli gazete, Zaman, Türkiye ve Yenişafak gazetesinin Avrupa baskılarına ilan vererek, Almanya merkezli yardım kuruluşlarıyla bir ilgimizin olmadığını kamuoyuna duyurduk.”

Yani, gazete bilerek veya bilmeyerek yanlış logo kullanmış ve okuyucusunda “Alman polisi tarafından basılan vakıf, Mavi Marmara’yı düzenleyen İHH’dır.” algısı oluşturmuştu.

Bu haberden üç gün sonraysa Radikal’de “Çanlar İHH için çalıyor” başlıklı bir haber vardı:

İHH’nın Hamas ve El Kaide ile de “bağları”nın bulunduğunu iddia eden Fox News, “Dışişleri ve Hazine Bakanlıklarındaki soruşturmaları, geçen ay demokrat ve cumhuriyetçi partilerden toplam 87 Senatör’ün Başkan Barack Obama’ya gönderdiği mektubunun ardından geldiğini” de belirtirken, söz konusu mektupta Obama’dan İHH’nın soruşturulmasını istendiğini anımsattı.
15 Temmuz 2010-Radikal/ANKA Haber Ajansı

İHH’yı terörist olarak damgalamak o kadar da kolay değildi elbette. Çünkü bu vakıf, Birleşmiş Milletler Ekonomik ve Sosyal Konseyi Danışman statüsünde üyeliği olan bir NGO¹ idi. Dolayısıyla bu amacına kolayca ulaşamayacağını anlayan İsrail istihbarat servisi, Mavi Marmara yolcuları için terörist algısı oluşturmak için harekete geçti ve Türk medyasını istediği gibi yönlendirmeye başladı.

Aşağıdaki haber bu yönlendirmenin nasıl yapıldığını çok güzel anlatıyor:

Mavi Marmara’daki yolcuların çoğu İslamcı

Mayıs ayının son gününde kanlı baskına uğrayan “Mavi Marmara” gemisindeki yolcuların büyük bir çoğunluğunun “İslamcı örgütler üyesi Türk vatandaşları” olduğu öne sürüldü.

İsrail’deki İstihbarat, Terör ve Enformasyon Merkezi (MALAM) yayımladığı raporda, operasyon sırasında yaralanan 53 yolcudan 37’si de “IHH veya buna yakın Türk örgütleri üyesi” nitelemesi yapıldı. İsrail’de faaliyet gösteren İstihbarat, Terör ve Enformasyon Merkezi’nce yayımlanan bir raporda, “Mavi Marmara” yolcularının büyük bir çoğunluğunun “İslamcı örgütler üyesi Türk vatandaşları” olduğu savunuldu…

Operasyon sırasında ağır bir biçimde yaralanan, biri hariç 23 Türk’ün tümünün gemiye “Anadolu”dan bindikleri, ağır yaralılardan üçünün İHH aktivisti, 13’ünün ise, “İslamcı nitelikteki” başka Türk örgütlerinde de faaliyet gösterdiği kaydedildi…
28 Ağustos 2010/Cumhuriyet-ANKA

Bu haberdeki cinliğin farkındasınız değil mi? Farketmediyseniz, “İslamcı örgütler” tanımına dikkatinizi çekerim. Sivil Toplum Kuruluşu değil, dernek değil; örgüt!

Bu haberi okuyan ortalama bir okuyucunun zihninin ‘örgüt’ kelimesini görür görmez terörle bağlantı kuracağını tahmin etmek için ne âlim ne de strateji uzmanı olmaya gerek var. Orijinal metni görmediğim için bu cinliğin MALAM’a mı yoksa bizimkilere mi ait olduğu konusunda bir şey söyleyemeyeceğim.

İsrail istihbaratının Mavi Marmara yolcularının İslamcı teröristler olarak algılanması için elinden gelen ardına koymayacağı, medyanın da -bilerek ya da bilmeyerek- bu amaca hizmet etmek için elinden geleni yapacağı iyice belli olmuştu artık.

Gazetelerin başköşelerini protesto gösterilerindeki cihad ve şehitlik söylemleri kaplıyor, kameralar sürekli başı örtülü, çarşaflı kadınlara odaklanıyor ve Mavi Marmara sanki sadece İslamcı kesimin meselesiymiş gibi bir algı oluşturuluyordu.

Oysa ki her durumda vicdanın sesini dillendiren ender gazetecilerden olan Umur Talu, Habertürk’teki köşesindeKalbinizin yolu şaşırmasın!” uyarmıştı onları ama dinleyen kim?…

İsterseniz ‘Gitmeselerdi, provoke ettiler, devleti zor duruma soktular, onlar zaten İslamcı’ diye düşünün… Öldürülenler, ‘tarihin ikiyüzlülüğüne karşı cesaret ve fedakârlık gemileri’ne binmişti. Bizimkiler de ötekiler de… 14 askere karşı 1400 Gazzeli katleden ve buna ‘terörle savaş’ diyen saldırgan ikiyüzlülük varken; tarihte yaşadığı büyük acıları başka insanlara reva gören vicdansızlık varken, kalbiniz yolunu şaşırmasın! ¹
1 Haziran 2010 /Umur Talu

İçerde böyle iken dışarıdaki Mavi Marmara karşıtı kampanyaların ve Türkiye’nin yalnızlaştırılması operasyonunun da daha filo yola çıkmadan başladığını, Filo’nun aktif katılımcılarından Fransız Thomas Sommar-Houdeville’in anılarından öğreniyoruz:

Birkaç haftadır İsrailli yetkililer Avrupa turu yapıyorlar ve hükümetlerden yola çıkışımızı engellemelerini istiyorlar. Ehud Barak birkaç gün önce Filo’nun İsrail’e karşı bir tehdit oluşturduğunu ve bizi engellemek için yapılacak operasyonları bizzat denetleyeceğini bildirdi… Ama önleyici değil çatışmacı bir tavrı bir tek Türklere karşı alıyorlar. Yani onların istediği, Filo’yu bölüp Türkleri yalnız bırakmak.
Gazze Filosu-Uluslarası Dayanışma ve Devlet Korsanlığı / İletişim Yayınları

Umur Talu

  1. Takip eden yazılar:

14 yıl önceki hesap çarşıya uymayınca! 02 Haziran 2010

Kafayı yemeyelim olur mu! 05 Haziran 2010

Son gülen… 06 Haziran 2010

On Emir’den Son Emir’e 07 Haziran 2010

Her işin başı felsefe 10 Haziran 2010

‘Biz’e dair 13 Haziran 2010

 

 

 

0 Yorum ↓

Yorum Yok

Yorum Yazın