Bölüm

Araf’ta bir gazi: Uğur Süleyman Söylemez

“Aklımıza ölümden beter
durumların olabileceği pek gelmez,
düşünmek istemeyiz belki de… Ağır gelir.”

Bir felaket olduğunda “şu kadar ölü, bu kadar yaralı” diye haber geçer ajanslar. Zihin, ölenlere odaklanır hemen. Ölü yoksa ucuz atlatılmıştır, kurtulmuşlardır felaketzedeler; rahat bir nefes alınır…

Nedense aklımıza ölümden beter durumların olabileceği pek gelmez, düşünmek istemeyiz belki de… Ağır gelir…

Bugün (26 Mayıs 2011), kitabın son düzeltmelerini yaparken, İstanbul’un Etiler semtinde bomba patladı. İlk haberlere göre ölü yoktu, yedi kişi yaralanmıştı. “Ah,” dedim, “umarım ağır değildir durumları.”

Saatler ilerledikçe bilgiler netleşmeye başladı ve yaralılardan birinin bacağının koptuğunu, diğerinin de hayati tehlikesi olmasa da ağır durumda olduğunu öğrendik… İçim acıdı…

Bir sene önceye gittim, 31 Mayıs gecesine… Mavi Marmara’ya… Dokuz canımızı kaybetmiştik, onlarca yaralı var diyorlardı… Sonra şehitlerimiz ve gazilerimiz evlerine döndüler…

Ama biri eksikti…

Uğur Süleyman Söylemez’di onun adı.

O gece başından vurulmuş ama ölmemişti, komaya girmişti, istatistiklere göre yaralıydı o da…

Yaygın deyişle: Kurtulanlardandı…

30 Mayıs 2011 gecesi İHH Başkanı Bülent Yıldırım, Taksim meydanını dolduran binlerce insana Uğur Süleyman Söylemez’in vuruluşunu şu cümlelerle anlatıyordu:

“İsrail askerleri saldırdığında, onlara su sıkan gençlerden birinin elindeki hortumu alıyor ve ‘Ben bu işi senden daha iyi yaparım.’ diyerek askerlerin üzerine hortumla su sıkmaya başlıyor.

Askerler hiç uyarı yapmadan ateş ediyorlar. Kafasından vuruyorlar. Hastahanede beyninin bir kısmını alıyorlar. Ve o hâlâ komada.”

Eşi Tuğba Söylemez anlatıyor¹: Uğur Bey, her zaman, elinden geldiğince yardıma ihtiyacı olan insanların yardımına koşardı. Bu sadece ülkemizle de sınırlı değildi. Bunların içerisinde en çok Filistin için içi yanar, üzülürdü, onlar için hep daha fazlasını yapmak isterdi. Oradaki Müslümanların yerine kendini koyar, onlar gibi olamıyoruz diye hayıflanırdı. Çoğu zaman istişare ederdik. Bana “Hanım, Filistin’e gidelim oraya yerleşelim.” derdi. Onları anlamayı, onların yaşadıklarını yaşamayı çok isterdi.

Mavi Marmara gemisi, ona bu yolu açtı. Kayıt olduğunu, Filistin’e gideceğini öğrendiği zaman çocuklar gibi sevindi. Çocuklarımızla² vedalaştı ve onlardan şehit olması için dua etmelerini istedi. Sonra tanıdığı bütün insanlarla helalleşti ve onlardan da aynı konuda dua istedi.

Ve eşimi yolcu ettik. İnternetten sürekli takip ediyorduk. Gemi yola çıktıktan üç gün sonra, İsrail’in gemiye saldırdığını, sabah namazında, geminin Filistin’e ulaşıp ulaşmadığına bakmak için televizyonu açtığımızda öğrendik.

Daha sonraki süreçte Uğur Bey’den hiçbir haber alamadık.

Önce şehit haberi geldi, sonra denize atıldığı söylendi, sonra yolcu listesinde adı var dendi. Yaralılar, şehitler, tutuklular geldi; Uğur Bey yoktu.

Başbakan evimize ziyarete geldi ve karışıklığı ona da anlattık. Eşimin sağ, şehit ya da yaralı bulunmasını istedik. Başbakanın girişimleri ve Dışişleri’nin yardımı ile İsrail’de bir hastanede olduğunu, ama durumunun ağır olduğunu ve bu sebeple Türkiye’ye göndermediklerini öğrendik.

Başbakan ve Sağlık Bakanı’nın organize etmesiyle oğlum ve ben İsrail’e gittik. İsrail’de eşimi götürmemizin sakıncalı olacağını söylediler çünkü her an kaybedilebilir gözüyle bakıyorlardı. Bu durumda uçak yolculuğunun hayati riski artıracağını söylüyorlardı.

Ben de onlara “Olsun; kaybetsek de uçakta kaybedelim ama sizin elinizde, sizin topraklarınızda değil.” dedim Bize bir kâğıt imzalattılar, “Tüm sorumluluk sizin.” diye; sorumluluk kabul etmiyorlarmış! Türkiye’ye gelince, yoğun bakımda altı ay yattıktan sonra, evimize çıkardık.

Şu an bilinci kapalı durumda hareketsiz yatıyor…

İki yıl sonra…

Tuğba Hanım, nasılsınız, bir sene daha geçti, Uğur Bey’in durumunda bir değişiklik, düzelme var mı?

İyiyiz hamdolsun… Eşimin durumunda hiçbir değişiklik yok. “Allah’tan ümit kesilmez”, sabır ve umutla bekliyoruz.³

  1. Tuğba Söylemez’in anlattıklarını Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri tarafından hazırlanan Filistin bülteninden alıntıladım. Üniversite öğrencilerinin yaptığı bu söyleşiyi okuyunca bu kadar ağır bir durumun içinde yaşayan bir aileye gidip de “Olan biteni bir de bana anlatın.” demek çok acımasızca geldi bana. Yine de Tuğba Hanım’ı telefonla arayıp bu söyleşide dediklerine ilave etmek istediği şeylerin olup olmadığını sordum; yoktu.
  2. Çiftin 16, 21 ve 24 yaşlarında üç çocuğu var. On altı yaşındaki Fatma liseye gidiyor, abla ve ağabey ise üniversite öğrencisi.
  3. Uğur Süleyman Söylemez, girdiği komadan çıkamayarak tam 4 yıl sonra 23.05.2014’te Mavi Marmara Şehitleri kervanına katıldı.

0 Yorum ↓

Yorum Yok

Yorum Yazın